- Dulay Hukuk
- Gösterim: 80
7418 SAYILI NAMIDİĞER DEZENFORMASYON YASASI MADDE 29 NE DÜZENLİYOR?
Uzunca tartışmalara neden olan ve nihayetinde 18/10/2022 Tarihli 31987 sayılı Resmi Gazete ile yürürlüğe giren 7418 sayılı BASIN KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN birçok konuda düzenlemelere yer vermiş ise de halk arasında en çok ses getiren ve kişilerin hukuki anlamda ne ile karşılaşacaklarını bilememelerinden dolayı en çok merak edilen 29. Maddeye ilişkin bir kısım açıklamalar yapmak yerinde olacaktır.
7418 sayılı namıdiğer Dezenformasyon Yasası madde 29 ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu madde 217 ardından gelmek üzere madde 217/A düzenlemesi getirilmiştir. Peki nedir bu meşhur madde 217/A?
"Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma" suçunu düzenleyen bu madde ile aslında yeni bir suç tipi ihdas edilmiş ve 5237 sayılı TCK kapsamına alınmıştır. Yasa metni şu şekildedir;
"Halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma
MADDE 217/A- (1) Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.
(2) Fail, suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi hâlinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.”
Öncelikle yeni ihdas edilmiş bu suçun unsurlarına bakılması ve akabinde hangi eylemlerin bu suçu oluşturacağı incelenmelidir. Bu aşamadan sonra ise 5237 sayılı TCK madde 216 ile düzenlenen "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu" ile mukayesesine bakılması gereklidir.
5237 sayılı TCK madde 217/A suçunun oluşması için bir kısım koşulların varlığı gerekmektedir. Maddenin ilk cümlesinde "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle" denilmek sureti ile bu suç için "ÖZEL BİR KAST ARANDIĞI" açıkça tespit edilmektedir.
Yani suç olarak kabul edilen eylemler ifa edilirken mutlak suretle "Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle" hareket edilmesi, bu saikin varlığının ceza yasaları kapsamında değerlendirilmekle tespit edilmesi zaruri olup suçun manevi unsurunu belirlemiştir.
Suçun manevi unsuru olan özel kastın varlığı akabinde bu kast ile dış dünyaya yansıyan eylemin hangi şekillerde ortaya çıkması halinde suç eylemi/suçun maddi unsuru kabul edildiği yasa maddesi ile düzenlenmiştir. Zira bu suçun oluşabilmesi için sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle hareket eden failin;
-
Ülkenin iç ve dış güvenliği,
-
Kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili,
-
Gerçeğe aykırı bir bilgiyi,
-
Kamu barışını etkileyecek şekilde,
-
Alenen,
Yaymış olması gerekmektedir. Burada önemde vurgulanmalıdır ki; yukarıda 5 madde olarak belirtilen her kriterin ancak ve ancak BİRLİKTE varlığı halinde suçun maddi unsuru oluşur. Daha ne bir anlatımla özel kastın yanında failin dış dünyaya yansıyan hareketi bu 5 maddeyi birlikte bünyesinde barındırıyorsa suç eylemi gerçekleşmiş olacaktır.
Burada evleviyetle incelenmesi gereken husus bilginin gerçeğe aykırı olup olmadığının nasıl ve kim tarafından belirleneceği, gerçeklik teyidinin ne şekilde alınacağıdır. Genel anlamda da merak edilen husus soruşturmanın başlaması halinde Cumhuriyet Başsavcılıkları nezdinde "gerçeğe aykırı bilgi" kriterinin somut ve her türlü şüpheden uzak, kesin verilerle tespit edilip edilemeyeceği noktasında toplanmıştır. Zira madde metni ile belirlenen maddi unsuru oluşturan 5 kriter soyut ve yoruma açık, ancak araştırılmakla tespit edilemeye muhtaç bir şekilde düzenlenmiştir.
Bu noktada 5237 sayılı TCK madde 216 ile düzenlenen "Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama Suçu"na kıyasen madde 217/A hakkında bir kısım açıklamalarda bulunmak gereklidir.
5237 sayılı TCK madde 216;
"(1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Halkın bir kesimini, sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge farklılığına dayanarak alenen aşağılayan kişi, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılayan kişi, fiilin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklinde düzenlenmiştir.
Esasında madde 217/A ile daha belirginleştirilmiş olan eylemler mevcut durumda uygulamada madde 216 kapsamında incelenmektedir. Madde 216 ise madde 217/A düzenlemesine göre daha esnek olup madde 217/A suçun unsurları noktasında daha belirleyici ve sınırlı sayıda eylemi bünyesinde barındırmaktadır. Bu anlamda eylemlerin suç olup olmadığını tasnif konusunda madde 217/A, her ne kadar ciddi yoruma açıklık sorunsalı ve dahi tespit sorunsalı içermekteyse de hukuken, madde 216'ya göre daha belirgin bir düzenleme olmuştur ki bu yasa açısından olumlu bir durumdur.
Her ne kadar 7418 sayılı Yasa yayım tarihinde yürürlük bulmaktaysa da 7418 sayılı Kanun madde 39 ile; "Bu Kanunun;
a) 20 nci, 21 inci, 22 nci, 25 inci, 26 ncı ve 27 nci maddeleri ile 28 inci maddesinin (a) ve (b) bentleri hariç diğer bentleri 1/4/2023 tarihinde,
b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde,
yürürlüğe girer." düzenlemesi mevcuttur. Bu durumda madde 29 ile düzenlenen "Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma" suçu 1/4/2023 tarihinde yürürlüğe girecektir. Yani 1/4/2023 tarihine kadar gerçekleşen eylemler 7418 sayılı Kanun kapsamında "Halkı Yanıltıcı Bilgiyi Alenen Yayma" suçu olarak değerlendirilemeyecek ancak ceza kanunlarının başkaca maddelerinde düzenlenen suçları oluşturmakta iseler o yasa maddeleri üzerinden soruşturma yapılabilecektir.
Son olarak belirtmek gereklidir ki; Ülkenin iç ve dış güvenliği, Kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili, Gerçeğe aykırı bir bilgiyi, Kamu barışını etkileyecek şekilde, Alenen yayma eylemi sosyal mecralarda bu gerçek dışı bilginin BEĞENİLMESİ, RETWEET EDİLMESİ, ALINTILANMASI, ALINTILANARAK YORUMLANMASI DA suç teşkil eden eylemler olarak kabul edilmektedir. Zira bu eylemler de gerçek dışı bilgiyi sosyal mecrada etkileşime sokmakla yaymaktadır.